Basında AKKİM

Akkim’de Tedarik Zinciri Yönetimi ve Su Çözümleri Satış- Pazarlama konuları üzerine söyleşimiz

  • 30 Ocak 2021
Akkim’de Tedarik Zinciri Yönetimi ve Su Çözümleri Satış- Pazarlama konuları üzerine söyleşimiz

“Akkim, Ultrafiltrasyon modüllerinin Türkiye’deki tek üreticisi”

Akkim’de direktör olarak görev yapan Burç Yıldırım ve ekibiyle tedarik zincirinin kapsadığı stratejik işleri ve yeni üstlendiği Su Çözümleri Satış Pazarlama Direktörlüğü rolünü konuştuk.

Tedarik zinciri yönetimi, su çözümleri, satış-pazarlama… İsterseniz önce iş tanımınızla başlayalım.

Burç Yıldırım (B.Y.): Tedarik Zinciri Direktörlüğü altında 2017 başına kadar iki ana sorumluluğumuz ve iki ayrı müdürlüğümüz vardı. Müdürlüklerimizden biri planlama, lojistik ve depolama faaliyetlerini, diğeri ise satınalma operasyonlarını kapsıyordu. 2017’de Müşteri Hizmetleri bölümü de bu sürece dâhil oldu ve Funda Hanım’ın idaresinde Müşteri Hizmetleri Yöneticiliği olarak Tedarik Zinciri Direktörlüğü’nün bir parçası haline geldi. Böylece üretim süreci haricinde satın aldığımız ham maddenin üretime girmesinden mamule dönüşmesi, müşteriye gönderiminden fatura kesilmesine kadar tüm tedarik zinciri sürecini kapsamış olduk.

Çok kapsamlı bir süreçten bahsediyoruz bu durumda…

B.Y.: Tedarik zinciri; üretimle paralel ilerleyen ve satışa hatta Ar-Ge’ye de temas eden, biraz muhtar pozisyonunda her konuya dokunmak zorunda olan bir departman. Bütün temaslar çok ciddi koordinasyon çabası da gerektiriyor tabii ki. Tedarik Zinciri Yönetimi (TZY) ekibi olarak hemen hemen tüm iş birimleriyle aylık, hatta haftalık koordinasyon toplantıları ile iç ve dış müşteri memnuniyetini sağlamaya çalışıyoruz. Kısaca departmanların fonksiyonlarına da değinecek olursak, Satınalma departmanının altında bizim hem en direkt satın alımlarımız, hem de ham madde satın alımlarımız var. Kısacası, satınalma departmanı, Akkim’de kullanılan bir şişe suyu da alıyor, yıllık 25 bin ton ham maddemizi de. Planlama ve Lojistik departmanında da başta “batch” bazlı üretimlerde olmak üzere tüm üretim ve ham madde planlama fonksiyonları titizlikle yürütülüyor. Burada esas olan operasyonel mükemmeliyetçilik, yani özetle yüksek verimliliğe ulaşmak. TZY’nin, Akkim’in finansallarına katkısına da kısaca değinmek isterim. Satınalma ve Planlama departmanlarının ortak çalışmasıyla ciddi bir stok yönetimi söz konusu. Esas olan üretim yapmak ama, bunu yaparken de minimum işletme sermayesi ile işi yönetmek. Yani daha az parayla daha büyük iş yapabildiğiniz sürece başarılı bir TZY’den bahsedebiliriz. Biz de planlamanın etkisiyle tedarikten üretime ve satışa kadar geçen süreyi hızlandırıp daha etkin bir şekilde çevrimi tamamlayarak şirketimize katkı sağlamaya çalışıyoruz. Örneğin geçtiğimiz dönemlere nazaran stok yönetiminde yüzde 50’ye yakın iyileşme sağladık.

Sizin Akkim’le ilişkiniz ne zaman başladı?

B.Y.: Kasım 2014’te Akkim’de  Tedarik Zinciri Yönetimi Direktörü olarak çalışmaya başladım. Aslında daha önceden bir tedarik zinciri departmanı ve süreci vardı ama direktörlük olarak yapılanmamıştı ve süreçleri kısmen tanımlanmıştı. 2017 Şubat-Mart ayları itibariyle Su Çözümleri Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’nü de devraldım. Burada da yeni üretimine başladığımız ultrafiltrasyon (UF) membranlarının satış-pazarlama faaliyeti söz konusu.

Biraz da ‘Su Çözümleri’nden bahsedebilir miyiz?

B.Y.: Su Çözümleri, bizim UF membranları üretimi üzerine yeni yatırımımız. Yakın zamanda bunun teknik ve ticari olarak süreçlerinin ikiye ayrılmasına karar verildi. Ben de satış-pazarlamayı devralmış oldum. Özetle; yüksek teknoloji ürünü diyebileceğimiz bir ürün. Su arıtma sistemlerinde, atık su geri kazanımında, içme suyu arıtılmasında, denizden su çekilip desalinasyon işlemleri öncesinde, birçok kullanım alanı var. Çok temel olarak UF yönteminde süzme işlemi, sıvının yarı geçirgen bir membrandan hidrostatik basınç etkisiyle geçirilmesi prensibine dayanır. Yüksek moleküler ağırlıklı katılar ve çözünmüş maddeler tutulurken, su ve düşük moleküler ağırlıklı çözünmüş maddeler membrandan geçer.

Bu alanla ilgili internette araştırma yaptığımızda da sadece Akkim karşımıza çıkıyor…

B.Y.: Doğrudur. Türkiye’deki tek üretici Akkim. Yaklaşık beş yıllık bir Ar-Ge çalışmasının sonucunda ortaya çıkartılan bir ürün bu. Konuyla ilgili patent başvurularımız da mevcut. Kabaca Macaristan’dan Çin’e kadar olan coğrafyada bu ürünü üreten tek üretici olduğumuzu söyleyebiliriz.

Bunun Akkim’e katkısı biraz da çevre ve sürdürülebilirlikle ilgili bir durum arz ediyor, değil mi?

B.Y.: Aynen öyle. Akkim’in bir sürdürülebilirlik politikası var. Akkim’in ve Akkök’ün stratejik planlama birimleri mega trendlere baktığında  özellikle global anlamda şehirleşme ve endüstriyelleşme ile birlikte gelen su ihtiyacının ve tüketiminin artması gibi konularda bazı adımlar atılabileceğini öngörüyor. Bu trendler doğrultusunda dünyada su tüketimi artarken, bir yandan su kaynakları da azalmaya devam ediyor. Sürdürülebilirlik zaten grubumuzun ana konularından biri. “Bunların hepsini bir platformda toplayan suyla ilgili bir şeyler yapalım mı; zaten su kimyasalları da üretiyoruz” diyerek yola çıktık. İşte bu noktada UF membranları konusu gündeme geliyor ve  bu iş ortaya çıkıyor.

Diğer firmalarda benzer faaliyetler neden yok? Ülkemiz için çok yeni bir bakış açısını mı temsil ediyor?

B.Y.: Bu çok yeni bir bakış açısı. Ama teknoloji olarak yeni değil, yaklaşık 10 yıldır dünyada üretilen ve satılan bir teknoloji. Bugün baktığımızda neyin yerine kullanılıyor bu iş? Klasik konvansiyonel kum filtreleri var. Bunların yerini UF membranlarımız yavaş yavaş almaya başlıyor. Diğer yandan Türkiye için yeni, çünkü Türkiye’de çevre mevzuatları biraz geriden geliyor. Bugün baktığımızda 300’ün üzerinde OSB var. Bunların yüzde 75’inde etkin bir arıtma veya geri kazanım sistemi yok. Dolayısıyla, yönetmeliklerle beraber bu süreç kendi kendine bir yol çizecek gibi görünüyor. Türkiye’de bu alanda bir rakibimiz olur mu bilemiyorum ancak küresel anlamda UF modülü üretebilen 12-13 şirket var.

Yaygınlaşmamasının, pahalı bir teknoloji olması gibi bir nedeni olabilir mi?

B.Y.: Ülkemizde olmasa da, dünyada giderek yaygınlaşıyor. Kesinlikle pahalı bir teknoloji değil. Bahsettiğimiz konvansiyonel sistemlere göre operasyonel maliyeti daha düşük. Akkim Akualys UF Modülü müşteriye uzun kullanım ömrü; stabil su kalitesi; düşük yatırım, işletme ve bakım maliyeti ile kolay montaj imkanları sunuyor. Ayrıca az alan kaplayarak bu konuda da kurumlara kolaylık sağlıyor.

 

Böyle bir sistemin katkısını tekrar detaylandırmanızı istesek?

B.Y.: Sonuçta Akkim’in hiç olmadığı bir iş kolu. Su kimyasalları üretiyoruz ama şimdiye dek ekipman tarafında yoktuk. UF işinin içinde biraz kimya, biraz mekanik de var. Akkim adına bize de yeni bir alanda genişleme imkânı sağladı. Ürün portföyümüzde bulunan su kimyasallarıyla da bir sinerji yaratıyor. Ülkemiz adına bakarsanız 2040’ta su sıkıntısı çekecek ilk 25-30 ülke arasında gösterilen Türkiye için çok önemli bir yatırım. Bizler aslında su kaynağımız var zannederek rahat rahat tüketiyoruz. Ama 2014’de yaşadığımız kuraklık döneminde tesislerimizi çalıştıracak suyu bulabilmek için nasıl bir mücadele verildiğini hepimiz biliyoruz. Önümüzdeki yıllarda suyla ilgili sıkıntılara hem ülke hem de kurumlar olarak hazırlıklı olmamız gerekiyor. Su kaynaklarını doğru kullanmak, kullandığımız suyu tekrar geri kazanmak için bu tip sistemlere çok ciddi anlamda ihtiyacımız olacak. UF sistemleri de çözümün  önemli parçalarından biri.

 

Devletten bir destek alınıyor mu?

B.Y.: Bu proje Ar-Ge aşamasında TÜBİTAK destekli. Sonrasında  “beşinci bölge”, yani yüksek teknoloji üretimi sınıfına girerek teşvik almış. Yalova, devlet ve yatırım destekleri açısından bildiğim kadarıyla ikinci ya da üçüncü bölgede. Biz bu proje için en yüksek teşvik sınıfındayız. Su ile ilgili en büyük kullanıcılar ve yatırım yapanlar kamu kurumları. Belediyeler, belediyelerin içindeki su ve kanalizasyon idareleri. Şimdi özel sektör bunları belli bir fizibilite kapsamında kullanıyor. Ama kamu kurumları biraz daha sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir su kaynakları açısından değerlendirmeler yaparak projeler geliştiriyorlar. Bu anlamda örnek projelerin, özel sektöre kamudan geldiğini görmek de bizi sevindiriyor. Özellikle İSKİ ve DSİ’nin yakından takip ettiğimiz işleri var. Bu konuda ciddi anlamda yatırımlar yapılıyor. Burada beklentimiz, yerli bir üretici varsa onun korunmasıdır. Bu korunmadan kastımız tabii ki bize haksız bir avantaj yaratılması, bir ayrıcalık gösterilmesi değil. Biz Akkim olarak Akualys modüllerimizle fiyat politikası açısından her koşulda rekabet edebilir durumdayız. Sonuçta burada bir yerli üretici, orada da yabancı bir üretici var. Aynı fiyatı veriyorsak, eşitler arasında tercih edilmeyi bekliyoruz. Devletimizin de bu anlamda bize olumlu yaklaştığını söyleyebiliriz.

Peki satınalmayla ilgili olarak çalışma tarzınız nedir? Tasarruf amaçlı mı çalışıyorsunuz?

B.Y.: TZY olarak ana finansal katkımız satınalma tarafında gözüküyor. Satın aldığımız şeyi rekabetçi satın alabiliyor muyuz? Satın alma gücümüzü, Akkim’e bir rekabet avantajı olarak kullanabiliyor muyuz? Aslında izlemesi oldukça zor parametreler, biz de ilgili kontrol parametrelerini bulmaya çalışıyoruz. Örneğin, asetik asit ithalatında Akkim Türkiye’deki çok büyük oyunculardan biri. Rakipler tarafından ne kadara alındığını tespit etmemiz aslında zor değil. Türkiye ithalat istatistiklerine bakıyoruz ve ülke ülke kim, nereden, ne kadar almış bilgisini bir şekilde çıkartıyor ve Akkim’e sağladığımız rekabet avantajını net olarak ortaya koyabiliyoruz. Burada satınalma ile sağladığımız rekabet avantajını da satış ekipleri vasıtasıyla doğrudan ürünün maliyetine ve fiyatına yansıtarak ya pazar payımızı artırma imkânı elde ediyoruz ya da doğrudan şirketin kârlılığına katkı sağlayabiliyoruz. Mesela, biz asetik asiti 2014’te alırken Türkiye’nin asetik asit ithalatının
yüzde 30-31’ini Akkim yapıyordu. Bugün yüzde 42’ye ulaştı. Bu ne demek? Biz daha iyi satınalma yaparak, daha rekabetçi fiyatlarla hem kârlılığımızı koruyor hem de pazar payımızın artmasına katkı sağlayabiliyoruz. Bunun haricinde esasında kategori bazlı satınalma yaparak, kuyruğun, yani listenin sonundaki küçük ham maddelere dahi  dokunup, konsantre olarak çok daha detaya inen bir satınalma yapmaya çalışıyoruz. Şirketimize daha düşük maliyetle satınalma yaparak kârlılık adına avantaj sağlamayı hedefliyoruz.

 

Bu yaklaşım tarzının faydalarını nasıl gözlemliyorsunuz?

B.Y.: Yeni büyüyen bazı işlerimizde tonajlar çok küçük, ham madde miktarları çok az. Bunlara dikkat edilmeden satınalma yapılırsa bir türlü rekabet avantajı yakalanamayabilir. Bununla ilgili satış ekibiyle maliyet odaklı alternatif ham madde toplantıları yapıyor, senaryolar oluşturuyoruz. “İleriye dönük büyüme potansiyeli olan şu ham maddeye konsantre olalım” gibi farklı çalışmalarla performans kimyasallarında çok iyi sonuçlar yakaladığımızı söyleyebiliriz. Onların da kârlılığına tedarik zinciri olarak etki ettiğimizi düşünüyoruz ve hatta bunu satış ekibinin de desteğiyle rakamlara dahi dökebiliyoruz. Geçtiğimiz 2-3 yılda birlikte çalışmayı ve ortak hedefe koşmayı sağladığımızda gerçekten çok olumlu sonuçlar elde ettiğimizi net bir şekilde görebildik.

Planlama kısmıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

B.Y.: Şirketin ciddi bir hareketsiz stok yükü vardı. Yani elimizde bazı ham maddeler, mamuller var ve stokta atıl bir şekilde duruyor, kullanılma ihtimali de yok denecek kadar az. Bunun nedeni satış talebi, yanlış satınalma, yanlış planlama veya üretimdeki bir problemle hatalı çıkan bir maldan ötürü olabilir. Yaklaşık iki buçuk yıl önce  bu konunun yönetimi için bir ekip oluşturduk. Bu işin peşinde koşarak, herkesi aynı masanın etrafında toplayarak sonuç almaya çalıştık. Çok hızlı neticeler elde ettik. Altı ay ve 12 ay üzeri stoklarımızı çok ciddi oranda aşağıya çektik. Bazı kayıplarımız da oldu ama stoktaki birçok ham madde veya mamulü alternatif reçetelerle kullandık, bazı mamulleri “rework”e sokarak tekrar kullanma imkânlarını araştırdık. Buna ilaveten hem Akkim içinde bir kültürel değişim sağladık, hem de kurduğumuz sistemlerle tekrar stok yükü oluşmamasını sağladık. Planlama ekibinin liderliğinde yürütülen bu çalışmalar Akkim’in tüm birimlerinin ortak çalışması ile güzel sonuçlarla neticelendi.

Müşteri Hizmetleri’ni de anlatır mısınız?

B.Y.: 2017 itibariyle Tedarik Zinciri’nin son parçası Müşteri Hizmetleri TZY’nin bünyesine katıldı. Temel amacımız sistemsel açıdan iyileştirmeler yapacak, müşteriye dokunan ve Akkim’i en doğru şekilde temsil eden bir ekip oluşturmaktı. Müşteri Hizmetleri süreci en doğru şekilde müşterinin sesini içeriye yansıtmalı ve süreçte tamamen devamlılık arz eden bir akışın parçası olmalı. İleriye dönük olarak da Müşteri Hizmetleri fonksiyonunda operasyonel mükemmeliyet anlamında ciddi iyileştirmeler hedefliyoruz.

İşin bir de depolama kısmı var, değil mi?

B.Y.: Evet orada da ciddi bir operasyon var. Yılda yaklaşık 600 bin ton mal üretiyor ve sevk ediyoruz. Bunun bir kısmını depoluyoruz. Depolama ve sevkiyat operasyonları TZY bünyesinde gerçekleştiriliyor. Son derece modern ve Türkiye standartları üzerinde bir kimyasal depolama alanımız var. Üçüncü parti bir firmayla bunu işletiyoruz. Yaklaşık 10 bin paletlik bir depolama imkânımız bulunuyor. Yanıcı maddeleri depolayabiliyoruz, iklimlendirilmiş bir alanımız var. 2016’da yaptığımız bir projeyle elimizdeki antreponun tamamen büyütülmesi, büyütülme aşamasında da bizim ana depomuzun içine taşınması sürecini yürüttük. Bunun da yine Akkim için finansal ve operasyonel getirileri oldu.

Biraz da ekibinizi tanıyalım. Sırayla iş tanımlarınızdan bahseder misiniz?

Can Günsel: Akkim’de 2014 yılından beri Satınalma Müdürü olarak görev yapıyorum. Göreve başladıktan sonra ilk yapmak istediğim şey, ekibimi en verimli şekilde kullanabilmek için gerçekleştirmek istediğimiz organizasyonel değişikliklerdi. Günümüzde, satınalmada iş bölümü yapılırken kullanılan yöntemlerden biri olan kategori yönetimini Akkim satınalmasında uygulamaya başladık. Bu şekilde, özellikle ham madde satınalmada, aynı kaynaktan gelen ham maddeleri, tek bir kişinin yönetmesini, o kişinin büyük resmi görmesini, her türlü detaya  hâkim olarak ve  gelecekte karşılaşılabilecek gelişmeleri öngörerek yaptığı satınalmalarla şirkete ekonomik güç kazandırmasını amaçladık ve bunu başarmaya başladık. Satın almayı üç ayrı birim yöneticiliği altında yönetiyoruz: Ham madde Satınalma Yöneticiliği, Endirekt Satınalma Yöneticiliği ile Satınalma Operasyonları ve İthalat. Tamamen üretime giren ham maddelerin, kimyasal ham maddelerin alımını yaparken, endirekt satınalmada da ambalaj dâhil olacak şekilde üretime girmeyen her şeyin satınalmasını kontrol altında tutuyoruz. Satınalmadaki amacımız doğru fiyatlarla, doğru kalite ve zamanlamada alım yapılması, iç müşteri ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Akkim’de geçirdiğim 3 yılda gerçekleştirdiğimiz en önemli gelişmelerden biri satınalma operasyonları ve ithalat birimimizi ayrı bir birim olarak konumlandırmak oldu. Satınalmada operasyon yükü, alternatif yaratma ve araştırma çalışmalarını olumsuz etkileyebiliyor, dolayısıyla stratejik satınalma yapanlarla operasyonel satınalma yapanları ayırmak doğru oluyor. Bu ayrımı yaptıktan sonra  satınalma operasyonları ve ithalat birim yöneticiliği, çalışılmaya karar verilmiş tedarikçilere siparişin geçilmesinden fabrikaya malın teslimine kadarki ithalat ve iç organizasyonlarla ilgili faaliyetleri gösterirken;  endirekt satınalma ve ham madde satınalma birimlerindeki arkadaşlarım merak edip sürekli araştıran, bilgi edinen, alternatif yaratan bir yapıya büründüler. Yaptığımız bu değişikliklerle kimya sektöründe dünyadaki her türlü gelişmeden haberdar olan, araştıran ve Akkim’e yaptığı her alımda kazandırmaya çalışan bir satınalma ekibi yarattık. Bu arada bu ayrım, Burç Bey’in bahsettiği operasyonel verimlilik ve şirkete alternatif katması tarafındaki başarımızı getirmiş oldu. Organizasyonumuz şu anda istediğimiz şekilde olsa da, önümüzdeki günlerde ekibimizle Akkim çatısı altında yeni ve daha iyi işler yapacağımıza inanıyoruz.

Öznur İskefiyeli: 2008’den beri Akkim’de çalışıyorum. 2012’den bu yana da planlama ve lojistik faaliyetlerini yönetiyorum. Planlama ve lojistik alanındaki faaliyetleri yaklaşık 20 kişilik bir ekiple yürütüyoruz. Ana amacımız üretimi kesintiye uğratmadan iç müşterilerimize destek olmak. O yüzden tüm ekiplerimiz iç müşteri memnuniyetini ve şirkete katkımızın maksimum seviyede olmasını sağlamak için çalışıyorlar. Eğer ham maddeyi zamanında getiremezsek üretim duruyor ya da zamanında üretim ve sevkiyat yapamazsak müşterimiz ürünsüz kalabiliyor. Bölümümüz, Planlama ve Lojistik birimi olmak üzere iki ayrı birim ile hizmet veriyor. Bir tarafta masa başı işler diyebileceğimiz üretim planlama, ham madde planlama faaliyetlerini gerçekleştiriyoruz. Burada daha çok endüstri mühendisi olan arkadaşlarımız çalışıyor. Diğer tarafta ise lojistik birimimiz tamamen operasyonel bir birim. Burada depo yönetimi ve sevkiyat yönetimi faaliyetleri gerçekleştiriliyor. Lojistik operasyonlarımızda en önemli nokta tehlikeli kimyasalların operasyonel yönetimi. Her sürecimizi en ince ayrıntısına kadar, güvenli bir şekilde yapmamız gerektiğinin bilincindeyiz.

Funda Elikara: Akkim’e Aralık 2016’da katıldım. Müşteri Hizmetleri Bölümü’nü yönetiyorum. Biz, Tedarik Zinciri’nin uçtan uca yapısının en son parçasıyız. Daha önce sadece sipariş girişi yapan kişilerden oluşan bir ekip varken, şimdi çok farklı ve modern formata dönüşen bir departman olduk. Yerine göre müşteriyle Satış ve Lojistik departmanları arasında köprü olan, yerine göre yönlendiren, yerine göre sistemi geliştiren bir departmana dönüşüyoruz. Mevcut sistemleri geliştirmekten tutun da, bir siparişin girilmesinin yanı sıra planlamasını, koordinasyonunu sağlayan bir formatta çalışıyoruz. Gelişmelerimiz de bu yönde olacak. Henüz çok yeniyiz. Burç Bey’in söylediği gibi, önümüzdeki zamanlarda çok daha farklı şekillenecek ve verimliliği asıl önümüzdeki yıl görmeye başlayacağız.

Burak Dalkılıç: Akualys Ultrafiltrasyon (UF) membran modüllerinin satışı için Akkim ailesine yakın zamanda katıldım. On yıldan uzun süredir UF konusunda çalışmaktaydım fakat su arıtma konusunda böyle yenilikçi bir teknolojinin üretimi ülkemizde ilk defa Akkim tarafından gerçekleştiriliyor. Bugün ülkemizde böyle bir teknoloji geliştirildiği için ve bu gelişmenin bir parçası olduğum için çok mutluyum.

Ultrafiltrasyon teknolojisi ülkemizin sürdürülebilirlik konusunda önemli başlıklarından su ve enerji için elzem bir yapı taşı. Araya koyduğumuz ufak bir tuğla fakat bütün duvarı değiştiriyor. Suyu gerekli koşullara ulaştırmak için ihtiyaç duyulan teknolojinin ülkemizde üretilmesi stratejik olarak önemli. Hem endüstriyel ihtiyaçların giderilmesi ile daha verimli, daha kaliteli üretim yapan, böylece ülke ekonomisine daha fazla fayda sağlayarak ülkemizin refah düzeyini artıran tesislerin sayısının çoğalması, hem de ülkemizin insanlarına sunulan sağlıklı, temiz ve güvenilir su kaynaklarının güvence altına alınması bence paha biçilemez değerde.

Su ihtiyacı sadece suyu gördüğümüz yerde veya su içeren bir üründe değil, dokunduğumuz her şeyin üretiminde mevcut. Bir ürünü üretebilmek için belirli spektlerde olan suya ihtiyaç var. Yani her su ile üretim yapılamıyor veya beklenen kalitede üretim yapılamıyor diyebiliriz. Suyun istenilen kaliteye getirilmesinde Akkim Akualys UF modülleri ilk basamak olarak önemli bir yer tutuyor.

Aynı şekilde, su kullanıldıktan sonra atık suyun geri kazanılması, hem ülkemizin doğal kaynaklarının korunması, hem de enerjimizin boşa harcanmaması için elzem. Akkim Akualys UF modülleri atık su arıtımı ve atık su geri kazanımı konusunda da çözümün bir parçası. Ayrıca tatlı su kaynaklarının yokluğunda, dünyada kabul görmüş çözüm olan deniz suyu arıtımı bölgemizin bir gerçeği. Akkim Akualys UF modülleri deniz suyunun arıtılmasında yurt dışı bağımlılığımızı azaltmak için büyük bir adım.

Özetle, yeni teknolojiler sayesinde su konusunda eskisi kadar ümitsiz değiliz. Su bulunabiliyor. Alternatifler mevcut. Fakat kullanılabilir özellikte su bulmak çoğu zaman mümkün olmuyor. Akkim Akualys UF modülü tüm bu ihtiyaçlar için merkezde bulunuyor. Birçok sektör büyürken ham madde ve yan girdilerde yurt dışına bağımlı olduğu için sorunlar yaşıyor. Şahsen, ülkemizin geleceğini hem endüstriyel hem de bireysel ihtiyaçlar anlamında etkileyecek su konusunda yurt dışına bağımlı kalmamanın, ülkemizin sürdürülebilirlik stratejisinin önemli bir parçası olacağına inanıyorum.