Akkim Gündem | Sayı 26

www.akkim.com.tr 47 zeme var, yurt dışında 10 gramı bin dolar. Çünkü üretici teknolo - jisini koymuş. Biz kendimiz laboratuvarımızda yapıyor, 10 TL’ye mal ediyoruz o nanomalzemeyi. Bakın kimya bilgisini koyduğu - nuz zaman 10 TL’yi bin dolara dönüştürebiliyorsunuz rahatlıkla. Özellikle pandemiden sonra kimyaya olan talep daha fazla arttı. Çünkü, temiz su yoksa hayat yok demektir ve atık suların daha fazla temizlenmesi gerektiğini herkes anladı. Yine virüsten, bak - teriden korunmak için hijyenik malzemelerin revaçta olması zorunluluğu anlaşıldı. Nano malzeme teknolojisinin bu işlerde kullanılabileceği konuşuldu, ilaç ve aşı yapımında kimyanın ol - mazsa olmaz olduğunu herkes kavradı. Toplumda kimyaya dair negatif bir algı var, diğer yandan kim- yanın sürdürülebilir yaşam adına büyük yol kat ettiği de bir gerçek. Çevreye duyarlı bir yaklaşıma sahip yeşil kimya var artık… Bu konuda yorumunuz nedir? Bu algı, sadece ülkemizde değil tüm dünyada böyle. Kimya eşittir tehlike algısının nedeni, eskiden kurulan kimyasal üre - tim fabrikalarının bacalarından dışarı salınan tehlikeli gazlar. Bu gazlar insan sağlığını tehlikeye sokuyor, atık sular balıkları öl - dürüyor, suları kirletiyordu. Ancak bu olaylar 25-30 yıl önceydi. Sistem artık bacalarda filtre kullanmayı, atık suyunu arıtmayı, ÇED raporun olmasını zorunlu kıldı. Bu sayede artık bu tür fab - rikalar güvenli/çevreci oldu. Kimya tesisleri iyi denetlendiğinde çevreye zarar vermediği görülecek ve bu algı yavaş yavaş aza - lacak. Özellikle pandemi döneminde halk şunu anladı; kimya olmadan pandemiden kurtulamazdık. Kimya olmadan virüsle savaşamazdık. “Bir kimya tesisinin yakınındaki köyde yetişen do - mates mi güvenlidir, yoksa bilmem ne dağ köyündeki mi?” diye sorarsanız, “Kimya tesisinin yakınında yetişen domates daha gü - venlidir” derim. Çünkü o kadar fazla regülasyon var, denetimler sonucu kurallara o kadar uyuluyor ki; Akkim gibi büyük firmalar, bölgede herhangi bir kontaminasyon yaratmıyor. Problem biraz da bizde. Topluma bunu tam anlatamıyoruz galiba. “KİMYA ÇEVREYİ KİRLETMEZ” Aslında kimya çevreyi kirletmekten çok temizliyor yani… Hep kimyanın çevreyi kirlettiği konuşulur. Hayır, kimya çevreyi kirletmez, tam aksine temizler. Kimya olmasa atık su tesislerin - de su arıtamayız. Kimya hayatı koruma, kolaylaştırma, sorunları giderme sanatıdır. Öğrencilerime hep anlatırım; bir yerde toksik bir kimyasal varsa güvendesiniz. Çünkü onun tehlikeli olduğu - nu biliyorsunuz ve ona göre güvenlik tedbirleri alacaksınız de - mektir bu. Etrafta potasyum siyanür olduğunu düşünün. Böyle bir yerde kimse elini bir yere dokundurup da üstüne elma ye - mez. Siyanürün vücuda vereceği zararı bilir. O nedenle güvenlik tedbirleri had safhada olur. Tüm kimya sektöründe esas budur. İnsan sağlığı ön planda tutulur ve mümkün olduğunca çevreyi kirletmemeye yönelik gayret sarf edilir. O yüzden kimya hayattır, hayatı kurtarma sanatıdır, çevreyi temizleme sanatıdır. Üniversitelerle kimya firmaları arasındaki iş birliğini yeterli buluyor musunuz? Hayır. Mesela Stanford Üniversitesi’nin bütçesine baktığınızda, Türkiye’deki birçok üniversiteden katbekat daha fazla. Ama devlet vermiyor ki bu bütçeyi. Özel sektörle ilişkilerinden üni - versiteye geliyor. Mesela özel sektör üniversiteye geliyor ve mevcut problemlerini hocayla konuşuyor. Hoca sorunla ilgi - li bir proje hazırlıyor. Sektör maddi destek sağladığında hem hoca hem de üniversite kazanıyor. Bu şekilde milyon dolarlar Çocukluğumuzda Super Mario diye bir oyun vardı. Önüne çıkan engelleri tek tek aşıp sonunda prensesi öpeceksin. Akademisyenlik de böyle aslında. Yani akademisyenlik temelde engelleri aşma sanatıdır. Hayallerimizi de bu engelleri aşarak gerçekleştiririz.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTczMDA=